Sen benim için sifona basıpta hani o gitmeyen bok varya aynı onun gibisin. Ne zaman o sifona basmak istesem hatta bassam gitmiyorsun be güzelim. Ne zaman kendimi toparlasam seni unutsam anında karşımda bitiverdin. Bir git artık be ne sülükmüssün sende. Hayır yani kardeşim ben seni silmişim, çıkarmışım hayatımdan sen yine hop diye çıkıveriyorsun karşıma. Zaten hep bu murphy kanunları koydu hayatımın içine. Murphy kanunları bırak peşimi. Allahım bu adamda manyakmıdır nedir hep bir olumsuzluk, hep bir karamsarlık. Neymiş birşey ters gidecekse mutlaka ters gidermiş. Ha birde şey var ne zaman bir şeyden vazgeçersen o şey geri gelir. Yaaaa oldu gel sen gel. Gel de ebeninkini gör. Yok öyle ben vazgeçince gelmek. Nerdeysen oraya git. Noldu yanlız mı kaldın? it. Ya da vazgeçildiğini mi anladın. Hep mi tutar bu kanun arkadaşım. Ben ne zaman vazgeçsem hep gelirler. Ama ben çözdüm bu işi. Hani şey olayı vardır ya "Deveye diken insanı siken yararmış." Hah bu yüzden geliyorlar. Bakıyorlar ki ilgi uzaklaşıyor. Götünü kaldırıcak, ona değer vericek, istediği zaman kullanabiliceği insan gidiyor. Bizim ki hemen hopp bir anda geliveriyor. Kendini hatırlatmaya çalışıyor. Sanki ne biliyim seni hiç kırmamışçasına, ağzına sıçmamışçasına çok iyi davranmaya, ilgi göstermeye başlıyor. Yok ama kanmak yok. Sonuçta hiçbir şey değişmeyecek. Sen ona ne zaman tekrar ilgi göstermeye başlasan o yine aynı şerefsizlikleri yapmaya başlayacak. Sen en iyisi hiç kendini tekrardan umutlandırma kardeşim. Hayaller kurma. Çünkü o kişi seni sevmiyor... Sadece seni kullanmayı seviyor. Kendi egosunu tatmin etmeyi seviyor. Senin o temiz kalbini, masum sevgini hiç haketmiyor. Bırak gelsin, nasıl olsa geri gidicek. Egosunu tatmin eden birini bulduğu an o kişiyi sömürmeye başlıcak. Başka insanların da ahını alıcak. Ama şunuda unutma ki ilahi adalet diye birşey var gerçekten eden buluyor elbet. Sana yaşattıklarını bir gün o da yaşayacak. O da sürüm sürüm sürünecek. O yüzden ben senden vazgeçtim. Sen benim sifonu çekmeme rağmen bir türlü gitmeyen bokumdun ve ben o sifonu çektim sonunda. Seni hakettiğin yere gönderdim bebeğim. Kendin gibilerle mutsuz ol emi.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken der ve başlarım. Hayat bir masal olsun istermiydiniz. Yakışıklı bir prens, güzeller güzeli bir prenses. Olağan üstü bir zenginlik, güzel ayakkabılar, elbiseler, mücevherler. Tutkulu mu tutkulu bir aşkkk. Ve tabikide kötü mü kötü, cadı mı cadı bir kötü kraliçe... Her zaman masallar mutlu sonla bitmez miydi? Bize anlatılanlar hep öyle değil miydi? Kırmızı başlıklı kızı kurttan kurtaran cesur oduncu. Uyuyan güzel'i tutkulu öpücüğüyle güzellik uykusundan uyandıran prens. Külkedisini şehir şehir dolaşıp, her kıza ayakkabıyı denettirip, en sonunda bulan prens. Pamuk prensesin zehirli elmayı yemesinden sonra bayılıp, derin ve uzun bir uykuya dalması ve yine yakışıklı prensimizin tutkulu öpücüğüyle kurtarılması... Bizler bu sonları mutlu, güzel, aşk dolu masallarla büyüdük. Küçükken hep külkedisi yada pamuk prenses olmak isterdim. Bir gün beyaz atlı prensim gelicekti ve beni öpüp kurtarıcaktı. Ama gelmedi... Şerefsiz prens neden gelmedin. Zaten bana gelecek olan prensten de pek bir beklentim yok. Recep ivedik falan gelir bana oda öpmesin beni zaten. Bir ömür uyumaya razıyım. Küçükken hep her şey mutlu sonla biter diye düşünürdüm. Hayatta hiç kötülükler olmazdı. Kötülük yapan en sonunda cezasını bulurdu ve iyi olan insanlar mutlu mesut yaşarlardı. Ne yazık ki işlerin öyle yürümediğini büyüdükçe anladım. Her geçen gün biraz daha fazla anlamaya, ümidimi kaybetmeye devam ediyorum. Şuan da düşünüyorum da hayat bir masal olsa ben hangi masal kahramanı olmak isterdim. Heralde uyuyan güzel olmak istemezdim. Gerçek sonunu az çok hepimiz biliyoruz ama ben tekrardan hatırlatayım. Uyuyan güzel masalımızın iki farklı bilinen gerçek sonu vardır. Kahin tarafından uyarılmasına rağmen prenses parmağına zehirli iğnenin batmasından sonra bitkisel hayata girer. Uyuyan güzel sarayda tek başına terk edilir. Sonra prens çıkagelir. Bizim uyuyan güzelimizi görür. Dünyalar güzeli prensesimize tecavüz eder ve gider. Uyuyan güzel ikizlere hamile kalır ve doğurur. İkizlerden biri annesinin parmağını emer ve parmağındaki zehri çıkarır. Böylece uyuyan güzelimiz uyanır. Uyandığı zaman ikiz çocukları vardır ve ortalıkta prens mirens yoktur. Diğer bir versiyonuna gelirsek. Kızının öldüğünü düşünen Kral kızını bir şatoya hapsederek sefere gider. Hayır yani kızın öldüğünü düşünüyorsan niye şatoya hapsediyorsun ki? Neyse kral seferden dödüğünde kızının aslında ölmediğini sonsuz bir uykuya daldığını farkeder. Şerefsiz kral uyuyan kızına tecavüz eder ve uyuyan güzel babasından ikizlere hamile kalır ve doğurur. İkizlerin uyuyan güzelden olduğunu öğrenen kraliçe ikizleri krala yedirmenin planlarını yapar. Bu planları öğrenen kral, kraliçeyi diri diri yakarak öldürür. Ne acıklı bir sondur bu yahu, uyuyan güzel anlıyacağınız her iki sonda da Fatmagül olmuş. Garibim, çilekeş uyuyan güzel. Zaten kırmızı başlıklı kız desen kurt yedi, telef oldu kız. Ama bak sen bizim pamuğa aldı sonunda prensini de intikamını da. Durun hemen anlatıyorum. Bizim pamuk prensesin aslında gerçek hikayede ismi Freyja'dır. Freyja iskandinav mitolojisinde aşkın ve cinselliğin tanrıçasıydı. Mitolojideki hikayeye göre; Alfrigg, Berling, Grerr ve Dvolin isminde dört cüce muhteşem bir gerdanlık yaparlar. Freyja bu gerdanlığı alabilmek için cücelerle bir pazarlık yapar. Pazarlık sonucu cücelerle bir gece geçirmeye karar verir. Grimm kardeşler bu hikayeden etkilenerek Pamuk prenses ve yedi cüceleri yazarlar. Anger, Averice, Envy, Gluttony, Lust, Pride ve Sloth. Yani öfke, açgözlülük, kıskançlık, oburluk, şehvet, gurur ve tembellik. Bunlar Dante’nin ilahi komedyasında cennete giden yolda arınılması gereken yedi ölümcül günahın isimleriydi. Grimm kardeşler yedi cüceye bu isimleri vermişlerdi. Pamuk prenses yedi cücelerin evine girince masada yedi tane tabak görür ve her tabaktan bir kaşık yemek alır ve yer. Bu onun her günahtan tek tek tatmasını ve bundan aldığı hazla kendinden geçerek uykuya dalmasını anlatır. Yani bizim pamuk aslında orospuymuş ya. Hikayenin sonunda prens gelir pamuk prensesi öperek uyandırır. Prensle Pamuk prenses evlenmeye karar verirler. Düğünlerine kötü kraliçeyide çağırırlar. Kızgın demirden yapılmış ayakkabıyı giydirirler ve ölene kadar zorla dans ettirirler. Pamuk prenses aslında pornografik bir hikayedir. Ve hiçte öyle masum, saf, iyi kalpli bir prenseste değildir. Olan uyuyan güzelime oldu garibim. Bizim sindirella' da pamuk kadar olmasa da intikamını aldı. Üvey kız kardeşleri ayaklarını keserek ayakkabının içine girmeye çalışrken, sindirellanın kankisi kuşlar bunu prense söylerler. Prenste gerçeği öğrenir sonra sindirella'ya ayakkabıyı giydirir ve evlenirler. Kuşlarda üvey kız kardeşlerin gözlerini oyarak kör ederler. Üvey kardeşler hem kör hemde ayak parmakları kesik bir şekilde sefalet içinde dilencilik yaparak yaşamaya devam ederler. Sindirella da şatoda misler gibi hayatını yaşar. Ben galiba Sindirella olmak isterdim hem kaptı yakışıklı prensi hemde aldı intikamını. Peki ya sen hangi masal kahramanı olmak isterdin?
Beni kalbimden vuran, kıran parçalayan herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Ne güzel kırdınız, kullandınız be şu güzelim tertemiz, saf kalbimi. Ama hepinizin canı sağolsun. Beni ben yapan kırgınlıklarım, kızgınlıklarım hatta hayal kırıklıklarımdı. Her darbenizde daha da güçlendim. Biliyorum ki buna izin verende bendim. Ne demiş Ahmed Arif ''Vurun ulan vurun ben kolay ölmem. Ocakta küllenmiş közüm, karnımda sözüm var haldan bilene''. Bende burdan haykırarak vurun ulan vurun haysiyet, vicdan, merhamet yoksunları diyorum. Elbet eden bulur, hiç kimsenin ahıda kimsede kalmaz. Ben bunu bilir bunu yazarım. Bazen bazı şeyler kolay affedilmez. Affedilmesi en zor şeylerden biride kalbini kıran birisini affetmektir. O kişinin pişmanlığından emin olduktan sonra ben sana hakkımı helal ettim deyip yolunuzada bakabilirsiniz. Ya da ömür boyu bunun kinini tutup, intikam ateşiyle yanabilirsiniz. Karar sizin. Benim kararımı soracak olursanız. Ne yazık ki ben seni affettim diyecek kadar sakin bir insan değilim. Ancak yıllarca kin tutatacak kadar da kindar birisi de değilim. O yüzden kalbimi kıran herkese umarım en sevdiğiniz insan tarafından kalbiniz kırılır der ve youtubeden Nalanın ''Beni kalbimden vuranlar varya. Sürüne sürüne kapımı çalacaaakk. Karşıma geçip kıskıs gülenler varya diz çöküp karşıma ağlayacaaak. Eder miyim eder miyim. Delimiyim affeder miyim? İsmine bir çizgi attım. Artık seni bağlamaz benim hayatım'' şarkısını söyler ve intikam meşalesini ateşler kaçarım. Gün intikam günüdür. Ben bundan sonra intikam tanrıçası Nemesis'im. (Nemesis yunan mitolojisinde intikam ve adalet tanrıçasıdır. İnsanlara yaptıkları kötülüklerin bedelini ödetir.) Keşke bir tane nemesisimiz olsaydı. Sizde kendi kendinizin İntikam tanrıçası olun. Alın intikamınızı sonrada o defteri tamamen yırtıp atın. Tozlu raflara kaldırmayın...
En son ne zaman annene sarıldın? Ne zaman babanın gittin yanağından öptün, Ne zaman kardeşine seni çok seviyorum dedin? En yakın arkadaşına ne zaman iyi ki benim arkadaşımsın dedin? Ben en son ne zaman bunları yaptım hatırlamıyorum. Belkide hiç yapmadım! Duygularımı belli etmek benim için hayattaki en zor şey olmuştur. Nedense duygularımı belli etmekten hep çekinmişimdir. En üzgün zamanlarımda içime kapanırım. Kimseye söylemem. Kan içerim kızılcık şerbeti içtim derim. Eee dedim de ne bok oldu. Kendi kendimi yedim bitirdim. Çok sevdiğim değer verdiğim birine sözlerle değilde davranışlarımla onu sevdiğimi belli ederim. Onu korur kollarım, yanında olurum, hasta olduğunda neden hasta oldun diye ağzına sıçarım, severken gerizekalı yaaa diye severim. Daha ne istiyorsunuz lan benden! Mutluluk, hüzün, sevgi, kızgınlık bunların hepsi duygular değil midir? Galiba ben sadece birisine kızdığım zaman belli edebiliyorum. Hemde öyle böyle değil. Hele birde o kızdığım konuda haklıysam karşımdakinin vay haline. O çene hiç durmaz adamın kafasını patlatırım dır dır. Ah bir bilse beynimden hangi fantezilerle kaç kere işkenceler uyguladığımı. Kafasını asfalta sürtmek mi dersin, diş etlerinin ve tırnak diplerinin her bir noktasına toplu iğneler sokmak mı dersin, erkekse çükünü koparıp köpeklere atmak mı dersin her türlüsü. Hayır hayır psikopat değilim. Sadece fantezi dünyam çok renkli bebeğim dediğim anda vur banaaaa. Birisinin yanında ağlamaktan nefret ederim kendimi nedense çok acizmiş gibi hissettiriyor. Birisi benim yanımda istediği gibi ağlayabilir, salyasını sümüğünü akıtabilir. Benim için hiç problem olmaz. Tabi saçma sapan bir nedenden dikkat çekmek için falan ağlıyorsa 1 ay dedikodusunuda yaparım. Yok öyle bütün ilgi bende olsun diye göz yaşı akıtmak. Göz pınarlarını oyarım valla. O akıttığın göz yaşı, insanların duygularıyla oynamak o kadar kolay değil yelloz. Bu duygularını belli edememenin bence tek kötü yanı, sevdiğim insanlara onları çok sevdiğim söyleyemeden kaybetmek. En büyük pişmanlığım bu olurdu heralde. Her aklıma geldiğinde kendimi zorluyorum, sarıl ne olacak, öp ne olacak, seni seviyorum de ne olacak. Ben sana söyleyeyim ne olacak karşındaki insan çok mutlu olacak, bütün günü mutlu geçecek. Ama olmuyor be arkadaşım yapamıyorum işte. Bunda galiba küçüklüğümün çok büyük payı var. Ben hep çok kilolu bir çocuktum. Bazı piç kurularıda benimle dalga geçerdi. Şişko patates yarım kilo domatessss. O patates seni siksin yavşak. Bende güzel bir dayak atardım hemde öyle böyle değil. Senmisin bana şişko diyen, pata küte dalardım. Güçleride yetmezdi zaten sincap gibi birşeylerdi. Dayağı yer otururlardı. Benimkisi sadece incinen duygularının, kırılan kalbinin intikamıydı.Birde belkide sussun diye göz korkutmaydı. Yani işin özü o zamandan anladım insanlar için sizin duygularınızın hiçbir önemi olmadığını. Canları isterse kalbinizide kırarlar hislerinizide. Bende üzülmemek için, kendimi ezdirmemek için kapattım gitti duygularımı varsın duygusuz olayım. Kimsenin kalbini kırmayayımda.
Hiç düşündünüz mü çevrenizdeki insanlar gerçek dostlarınız, arkadaşlarınız mı yoksa sizi kullanmak için çevrenizde bulunan insanlar mı ? Malesef ki insanlar çok bencil varlıklardır bu yüzden de çıkar ilişkileri bittiği zaman yanınızdan hop diye uçuverirler. Sizde yavrusunu kartal kapmış fatma girik gibi ortada kalıverirsiniz valla. Yanınızdaki insana hiç baktınız mı düzgünce sizin sadece iyi anınızda değil de kötü gününüzde, paranız bittiğinde, arkadaş ortamınızı kaybettiğinizde, hasta olduğunuzda, ailevi problemler yaşadığınızda... yanınızda mıydı? Her açıdan kullanılıyor olabilirsiniz. Çok bonkörsünüzdür paranızı yer. Sosyal bir insansınızdır girdiğiniz ortamlardan yararlanır. Ya da sadece o aralar yanlız kalmıştır sizi yanlızlığını gidermek için kullanır. Hayattaki en kötü hislerden biride kullanıldığınızı farketmek değil midir? zaten. O insana karşı yaşadığınız hayal kırıklığı anlatılamazdır. Belki o kişi sizin çok değer verdiğiniz biridir belkide hoşlandığınız kişidir. Kendinizi hiç kimseye kullandırtmayın. O kişi sizin zaafınız olmasın. Ben ne yaparsam yapayım beni affeder demesin. Affetme arkadaşım, güvenme. Bunu bildikçe daha da devam edecek sende kendi kendini kandırmaya devam edeceksin. Bırak seni kullanan, sana değer vermeyen, seni önemsemeyen birisi hayatında olmasın. Ne yararı var sana onun ihtiyacı olduğunda yanında olması mı? Siz de o kişiye size nasıl davranıyorsa öyle davranın. Sonrada irtibatı kesin atın. Zamanında ihtiyacınız olduğunda yanınızda olmayan insanlar size muhtaç olup kapınıza geldiğinde o kapıyı onun götüne sokun. Dönemlik arkadaşlık yapan arkadaşlarınızı da hayatınızdan çıkarın. Sevgilisi olduğu zaman sizi unutan, aramayan sormayan, attığınız mesajları bile takmayan. Sevgilisinden ayrıldığı zamanda dibinizden ayrılmayan 7\24 arayan insanları silin atın. O insan şerefsizdir, gerçek arkadaşlık nedir bilmez, kötü zamanında yanında olmaz. Biliyorumda söylüyorum arkadaşım dinle beni sen. Ver yolu defolsun gitsin ne hali varsa görsün...
Yoksa sizde kanka ayağı göt ayağı diyenlerden misiniz ? Yada ilk başta arkadaş gözüyle bakarken sonradan abayı yakanlardan mı? Öncelikle böyle hisler hissetmeniz gayet normal. Şaka bir yana karşı cinsten olan arkadaşınızdan hoşlanmanızda hiçbir problem yok. Peki hiç düşündünüz mü neden arkadaşınızdan etkilendiğinizi. Belki oda size bu konuda umut verdi, hatta sevgilinizmiş gibi davrandı. Sizi kıskandı, sürekli aradı, mesaj attı... Bu yüzden sizinde kafanız karıştı. Öncelikle şunu belirtmeliyimki dış görünüşünüzde aman aman bir eksiklik yoksa biraz güzel ve kendinize bakıyorsanız muhakkak karşı taraftada bir etkilenme olmuştur. Hele hele de karşı taraftaki erkekse. Ancak tabikide bundan emin olamazsınız. Bu yüzden tavırlarınızla belli etmeye çalışın. Normal arkadaşken ki davranışlarınızı değiştirin. Mesela çok abartıya kaçmadan nazlanın, kıskanın, trip atın, ona vakit ayırın, kıyafetleriniz hakkında danışın yani karşı tarafa sinyali verin. Bundan sonrada o kişiye sakın ama sakın kanka, kardeş, dostum tarzında hitap etmeyin. Baktınız olmuyor kimsenin açılacağı yok alın bir şişe votka sarhoş olana kadar içirin, sonrada konuşturmaya çalışın daha da olmadımı atın ilacı bayılsın uzanın yanına uyandığında eyvah çok sarhoştuk naptık biz evlenmek zorundayız deyiverin. Şaka bir yana eğer hisler karşılıklıysa harika bir ilişki ortaya çıkabilir çünkü birbirlerini en iyi arkadaşlar tanırlar. Yani kankadan sevgilide olur kocada olur çok kasmayın. Hiç kimse kimsenin kardeşi, abisi, ablası değil. Çok şey yapmayın yani. ;)
Kaçan mı kovalanır yoksa kovalanan mı
kaçar ? Bu da tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan çıkar gibi bir
parodidir. Evet cevap veriyorum kaçan kovalanır her zaman bu taktik geçerlidir.
Biz kızlar kaçmayı severiz erkekler sizde kovalayın verin bir zahmet. Kızlarım
canlarım ciğerlerim kaçın kaçın ama fazla naz da aşık usandırır unutmayın!
Unutmayın erkekler maymun iştahlıdır sizi zor elde etsin. Öyle bu kız cepte
demesin. Hani gösteripte vermemek diye bir muhabbet var ya işte o çok doğru.
Böyle o erkeklerin kafasını allak bullak ediceksiniz bir gelip 3 gidiceksiniz.
Arada sırada aramalarına cevap vermiceksin, mesajlarını görüldü yapıp
yazmıcaksın, sonra bir anda yakın davranıcaksın biraz. Hoşlandığınızı dilinizle
değil gözlerinizle belli edin. Böyle dedik diyede adamın gözlerinin içine
pörtlek pörtlek bakın demedik tabiki sıcak, naif, utangaç olun . Arada bir gözlerinizi
kaçırın utanıyormuş gibi yapın ne bileyim :) Her zaman mesafeli olun bu iyidir
hem ulaşılmaz olursunuz hemde baktınız ki işler yolunda gitmiyor kolayca
sıvışırsınız. Gizemli olun kendin hakkında çok fazla bilgi verme bırak kendisi
çözmeye çalışsın. Erkekler basit yaratıklardır. Rekabet gördüm mü dayanamazlar
o yüzden sanki böyle kuş yuvadan uçtu uçacakmış gibi takılın. Başka ortamlarada
girin başka erkeklerlede muhabbet edin ama kendinizi kötü göstermeyecek şekilde
olsun. Şu ağızları yapın işte biz birbirimizle olamayız, imkansız aşklarız,
arkadaş olarak devam edebiliriz gibisinden ama böyle üzülün sevgili olmayı
istediğinizi belli edin. Şansınız yaver gider de sizi birisinden kıskanmaya
başlarsada yaşadınız. Kıskansın avı elinden çalınmak üzere olan aslan misali
taaruza geçicektir. Sizi başka bir erkek tarafından kıskanması sizin değerli
olduğunuzu hissettirecektir. Hadi hayırlı uğurlu olsun :)